Sezai Karakoç

Ergani

Ötesini Söylemeyicegim(*) -

Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

Yağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardır

Suyun içinde gürül gürül yanan

Dudağımı büküyorum ve topladığım çalıları

Bekçi Halilin kız kardeşinin oğluna ait

Daha doğrusu halasından kendisine kalacak olan

Arsasındaki yıkık duvarın iç tarafına saklıyorum

Hiç kimsenin bilmesine imkan yok

İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı

Ve yağmur yağıyor ben bir şeyler olacağını biliyorum

Ellerime bakıyorum ve ellerimin benden bilgili

Bir hayli bilgili olduğunu biliyorum

Bilgili fakat parmaklarım ince ve uzun değil

Sizin bayanınızınki gibi ince ve uzun değil

Annemi babamı karıştırmayın işin içine

İnanmazsınız ama onların şuncacık

Şuncacık evet şuncacık bir alakaları bile yok

Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar

Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor

Halbuki siz insanı öldürmezsiniz değil mi?

Gidiniz ve öteki yabancıları da beraber götürünüz

Tuhaf ve acaip şapkalarınızı da beraber götürünüz emi

Boynunuzdaki o uzun ve süslü şeritleri de

Kirli çamaşırları tahta döşemelerin

Üzerinde bırakmamanızı yalvararak istiyeceğim

Yalvararak istiyeceğim diyorum Medeni Adam

Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem

Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir

Halbuki ben Bay Fransız sizin gömleğinizi

Hatta Matmazel Nikolun o kırmızı ipekli gömleğini

Hani etekleri şöyle kıvrım kıvrımdır ya

Bile giymek istemem istemiyeceğim

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

Kibrit gibi iç içe sıkışmış tahtadan

Hem şu bildiğiniz usule de lüzum yok

Tepesi demir askerleriniz babamı alıp götürmeseler

O zaman siz görürsünüz Bay Yabancı

Ağaçların tepesine çıkabileceğimizi

Ben ve kardeşim Alinin anlayabileceğinizi umarım

Siz uyuduktan sonra odanıza girebileceğimizi

-Ben bunu ispat edeceğim-

Hani sizin şu yüzü kurabiye bir bayanınız var ya

Beyaz ve yumuşak

Hani tepesinde ikisi kısa biri uzun üç tüy var

Onu siz başka yerlerden getiriyordunuz

Sayın Bayanınızın gözleri çakmak çakmak yanıyordu

Siz ötekini Bay Yabancı gizli gizli öpüyordunuz

Elinizle onu belinden tutuyordunuz sonra öpüyordunuz

Siz bizi görmüyordunuz

Biz ağacın tepesinden seyrediyorduk

Siz onu çok öpüyordunuz

Ötesini söylemiyeceğim Bay Yabancı

Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım

Annem böyle konuşmak ayıptır dedi

Annem o kadına şeytan diyor

Bizim kediler de ona tuhaf tuhaf bakıyorlar

Siz şeytanı çok seviyorsunuz galiba Bay Yabancı

Siz şeytanı niçin bu kadar çok öpüyorsunuz

Kabul ediyorum sizinki bizimkinden daha güzel

Ama bizimki sizinkinden daha efendi daha utangaç

Onu hiç görmedim o bize hiç gelmiyor

Hele yağmur onu hiç deliğinden çıkarmıyor sanıyorum

Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı

Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum

Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız

Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız

Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor

Sizin o kadını sevmiyor Süleyman

Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor

Ben de onu seviyorum

Onu ve bizim evi seviyorum

Bizim evin her tarafı tahtadandır

Ayrıca matmazelin üzerine

Bir akrep atabileceğimi de düşünün

Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz

Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar

Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz

Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor

Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor

Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı

Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez

Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün

Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar

Her biri bir damla atıyor aşağıya

İşte yağmur bunun için yağıyor

Ben bunun için yağmuru seviyorum

Yağmur bizim için yağıyor

Çalılar için Süleymanın tabancası için

Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine

Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor

(*) Sezai Karakoç, Şiirler III körfez/şahdamar/sesler, 6. baskı, İst.1996
89 Total read