Mevsimlerin bizim âşıklarımız olduklarını bilmezdim
Bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza
Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim
Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza
Ruhu saran zevklerden sözaçtı da nice yıldır nice insan
Kimseler anlatmadı sargıların kaldırıldığı zamanı
Söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan
Neydi öperken akıtır öpülürken pıhtı kılardı kanı
Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak
Ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken birer zorba
Çözülür tirleşir çatık ten sonra tekrar toparlanıcak
Farkederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba
Bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz
Uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir
İnsan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz
Depreşen o ilk yeminden başka yazın herşey alelâdedir
Herşey bir soruyu katederkenki hayatımız kadar ürkek
Taze şarap herbirimiz son korkusuna garkolmaya teşne
Köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek
Böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinâye
Yani hataya önceye ait önce öbür yüz öpülecekti
Öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış
Üşüdük terkedilmekten utandık ruh kendini içe çekti
Aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış
Koyverin matemi tasvire çengiyle köçek çullanadursun
Her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak n'olur
Ağlayış buldu eşin neydi adı ko bahar coşkusu olsun
Yüze vurmaz artık elem yapışır âdeme göğsünde solur
kitâbe
Bende mevsim denilen üftâdelerin yardığı yer apaçık
Esebilsin sevgililer diyerek cân içre dünden hazırım
Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık
Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım